27 Ocak 2010 Çarşamba

Gülümse Yinede Bebek...Herzamanki gibi...





Hani ilk karşılaştıgımızda gülümseyişime cevap verişin gibi bebek...
Gülümse sen yinede tüm olanlara...Hatta benim gibi kocaman kahkahalar at!
Şu an yanında olamasamda varmışım gibi çınlasın kahkahaların...
Bir sigara al ve gel odama...Otur yatagın ucuna...Çek bir nefes ve anlat!
Sonra kahkalarla gülelim herzamanki gibi...






Herzamanki gibi parka gidelim bebek...
Beraberce kazalım sert topragı...
Ayıklayalım karşımıza çıkan sert taşları...
Bize bakan gözlere aldırmadan..parkın en kuytu köşesinde...
Sonra kutuyu sana uzatayım ben yine...
Bilirsin bakamam,dayanamam görmeye...
Rüzgara dönüp yüzümü sigarama sarılayım...
Sen ise göm kutudan çıkarıp birer birer düş kırıklıklarımızı...
Aman dikkat et bebek,ellerini kesme..Çok keskindir onların uçları...





Sonra sarılıp birbirimize,gülelim gözyaşlarımıza...
Arka yoldan eve gelirken toplayalım birer birer...
O kız çıksın karşımıza...
Anlatsın yine...Ama bize degil herzamanki gibi kendisine...
'hayır yemek yapmaya gidicem şimdi.. hayır gelemem...Yemek var dedim ya ocakta bırak beni gidiyorum! '
Bizde kendimizi hayalet gibi hissetmenin keyfine varalım...
Sonra kendimizi onun yerine koyalım...
Olmayanlarımızla konuşalım...
Olmayanlarımıza neden olmadıklarını soralım!
Neden olamadıklarını...





Eve gelelim ardından...Arka sokaklardan aldıgımız erzakları koyalım tezgahın üzerine...
Günahlarımızı kurulayalım hemen...
Saçlarımızdan damlasın azapları..
Acıtamazlarki canımızı..Alışkınız biz buna..
Herseferinde gökyüzü bizimle aglıyor ne de olsa...
Yemek yapmaya koyulalım bebek...Herşeye ragmen...
Biraz gözyaşı dökelim...Ölünceye kadar kawuralım hüzünleri!
Birazda espri serpelim...Serpelim ki acısını alsın...
Umutda katalım bebek...Umut olmadan tadına varamayız bu yemegin...

Ardından sofrayı hazırlayalım bebek...
Güzelcene süsleyelim...Mezeleri unutmadan...
Sen dertlerini ince ince kıy...ben sorunları dograyayım...





Başlayalım o kocaman iştahımızla..
Herzamanki gibi midemize dokunsun o da ...
Sonra banyoda bulalım kendimizi..
Kahkalarla gülelim yine halimize!
Sırayla koşalım banyoya her güldügümüzde!
Ama ödün vermiyelim oburlugumuzdanda..
Acıkıp tekrar koyulalım pişirmeye!

Gülümse bebek..Al sigaranı gel yine...
Ben hep buradayım...
Atlarım yine her sabah üstüne...
Sen kederlerimizi demlerken...
Ben sıcacık hayaller alamaya çıkarım...
Sonra senide süriklerim dışarı yine..
Ben hep buradayım bebek..Merak etme..






Ve bagıralım yine beraber o parkta...
'HER YER BEMBEYAAAZZZ OLMUŞŞŞŞŞ' diye..
Hoplayalım zıplayalım iliklerimize kadar gülelim...
Hatta istersen bogazlı kazakta giyelim=)
Hani şu birtülü alışamadıgımız sıkıcı kalın kazaklardan..
Ardından aynı şeyi tekrarlayalım

'Resmen donduk haa =) ! '

Seviore seni bebek...Gülümse sen..Gülümseki..
Kirlenmesin parkımız...Her yer bembeyaz olsun..
Bembeyaz olsun ki...
Kimseler göremesin,kapatsın gömdüklerimizi..
Gülümse yinede bebek..Herzamanki gibi...

20 Ocak 2010 Çarşamba

Benim Kocaman Soru İşaretim ( ? )





Herkes dalarken bilinçaltının derinliklerine..
Günbatımından gündogumuna süren nöbetlerimden birinde tanıştık seninle...
O kadar iyi anlaşamıyorduk ki, sabahları buluyordu sohbetler...
Sonuç ise hep aynıydı..Milim degişmemiş düşünceler..
Ama konuşuyorduk işte..Anlatıyorduk..Aslında hiçbirşey..Belkide çok şey..
Yo yo kesinlikle hiçbirşey...
Sohbetlerimiz otobus koltuklarında tanışan insanlardan farklı degildi...
Hergece aynı otobuse biniyor,aynı koltuga oturuyor ve en baştan başlıyorduk...
Ama gülüyorduk..Evet evet kesinlikle çok gülüyorduk...
Birbirimize anlatmadıgımız acılarımıza koskocaman kahkalarla...
Kahkalarımızda gizliydi geçmiş...
Ve bakışlarımızda gizliydi korkularımız...
Birbirimize anlatmadıgımız korkular..belkide asla anlatmayacagımız...
Bir otobus yolculuguydu eninde sonunda bizimkisi...
Birgün birimizden biri başka bir duraga gidecekti...
Evet mükemmel anlaşamıyorduk! Ama nedense bu durumdan müthiş keyif alıyorduk...
Bir yabancıydım senin için..Ve bir yabancıydın benim için..
Belkide bu yüzden bu konuyu pek de umursamıyorduk...
Tesadüftü işte üstünde durmaya çokta gerek yoktu...
En uzun mesafeye biz gidiyorduk..Ve son durakta bizden başka inen yoktu...
Ben her bindigimde sen oradaydın...Sen her bindiginde ise ben...
Bütün mesele buydu işte...






Sonra eşelemeye başladık yavaş yavaş içimizdeki topragı...
Unuttuk bunun sadece bir otobus yolculugundan ibaret oldugunu...
Önce çakıllara takıldık...Yumuşak toprak yoktu ikimizde de...
Elimizden gelse beton dökücektik içimize...
Denizde büyümüştük ne de olsa çakıldan iyi dost yoktu bize...
Ben neden merak ettigimi bilmeden çakılların içinde buldum kendimi...
Çakılları geçtigimde ise manzara hiç iç açıcı degildi...
Yaralarını kapatmamış...Aksine kanadıkça renklenmesinler diye daha fazla çakıl dökmüştün üstüne...
Yaralarına kadar inenemiştim tabiki...Gördügüm kana bulanmış çakıllardan ibaretti..
İster yorum de buna ister tahmin...
Ben sadece gördügümü söyledim...
Çok gülmenden anlamalıydım zaten bu tehlikeye işaretti...
Her gülüşün içine biraz daha çakıl serpmen demekti...
Şarap renginde çakıllar!...




Sıra benim çakıllara gelmedi...
Belki digerleri gibi görüşüme aldandıgından,
Belki de diger yolculuk tecrubelerinden...
Ama çakıllara dokunmadan bile öyle canımı acıttın ki...
İşte! dedim...Yine onlardan biri!
Karşımdaki de evrim geçirmiş bir ruh sahibi...
Ruhunu kalın bir kabukla kapatanlardan hani...
Hiçbir acı delemesin diye yeniden tenini
Bir otobus yolculugunda bunların başıma gelicegi aklıma gelmezdi...
Sen sert kabukla kapatmışken kendini...
Ben o kabuktan yeni sıyrılmıştım...
Tazeydi henüz derim...
Bu yüzden acıdı canım...
Biliyorumki isteyerek yapmadın..Aslında bilmiyorum!
Nereden bilecegim ki?
İkimizde hiçbirşey bilmiyorduk...
Bilmelimiydik ya da bilmelimiyiz bilmiyorum...
Hiçbirşey konuştugumuz yolculuklar ve çakıltaşları izin vermemişti...
Bir tesadüftü hepsi...Ama ben tesadüflere pek inanmam...
Sen beni anlamadın..Ben seni bilemedim...
Zaten pek anlatamamki ben kendimi...
Bilmemi istemedende bilememki seni?