20 Ocak 2010 Çarşamba

Benim Kocaman Soru İşaretim ( ? )





Herkes dalarken bilinçaltının derinliklerine..
Günbatımından gündogumuna süren nöbetlerimden birinde tanıştık seninle...
O kadar iyi anlaşamıyorduk ki, sabahları buluyordu sohbetler...
Sonuç ise hep aynıydı..Milim degişmemiş düşünceler..
Ama konuşuyorduk işte..Anlatıyorduk..Aslında hiçbirşey..Belkide çok şey..
Yo yo kesinlikle hiçbirşey...
Sohbetlerimiz otobus koltuklarında tanışan insanlardan farklı degildi...
Hergece aynı otobuse biniyor,aynı koltuga oturuyor ve en baştan başlıyorduk...
Ama gülüyorduk..Evet evet kesinlikle çok gülüyorduk...
Birbirimize anlatmadıgımız acılarımıza koskocaman kahkalarla...
Kahkalarımızda gizliydi geçmiş...
Ve bakışlarımızda gizliydi korkularımız...
Birbirimize anlatmadıgımız korkular..belkide asla anlatmayacagımız...
Bir otobus yolculuguydu eninde sonunda bizimkisi...
Birgün birimizden biri başka bir duraga gidecekti...
Evet mükemmel anlaşamıyorduk! Ama nedense bu durumdan müthiş keyif alıyorduk...
Bir yabancıydım senin için..Ve bir yabancıydın benim için..
Belkide bu yüzden bu konuyu pek de umursamıyorduk...
Tesadüftü işte üstünde durmaya çokta gerek yoktu...
En uzun mesafeye biz gidiyorduk..Ve son durakta bizden başka inen yoktu...
Ben her bindigimde sen oradaydın...Sen her bindiginde ise ben...
Bütün mesele buydu işte...






Sonra eşelemeye başladık yavaş yavaş içimizdeki topragı...
Unuttuk bunun sadece bir otobus yolculugundan ibaret oldugunu...
Önce çakıllara takıldık...Yumuşak toprak yoktu ikimizde de...
Elimizden gelse beton dökücektik içimize...
Denizde büyümüştük ne de olsa çakıldan iyi dost yoktu bize...
Ben neden merak ettigimi bilmeden çakılların içinde buldum kendimi...
Çakılları geçtigimde ise manzara hiç iç açıcı degildi...
Yaralarını kapatmamış...Aksine kanadıkça renklenmesinler diye daha fazla çakıl dökmüştün üstüne...
Yaralarına kadar inenemiştim tabiki...Gördügüm kana bulanmış çakıllardan ibaretti..
İster yorum de buna ister tahmin...
Ben sadece gördügümü söyledim...
Çok gülmenden anlamalıydım zaten bu tehlikeye işaretti...
Her gülüşün içine biraz daha çakıl serpmen demekti...
Şarap renginde çakıllar!...




Sıra benim çakıllara gelmedi...
Belki digerleri gibi görüşüme aldandıgından,
Belki de diger yolculuk tecrubelerinden...
Ama çakıllara dokunmadan bile öyle canımı acıttın ki...
İşte! dedim...Yine onlardan biri!
Karşımdaki de evrim geçirmiş bir ruh sahibi...
Ruhunu kalın bir kabukla kapatanlardan hani...
Hiçbir acı delemesin diye yeniden tenini
Bir otobus yolculugunda bunların başıma gelicegi aklıma gelmezdi...
Sen sert kabukla kapatmışken kendini...
Ben o kabuktan yeni sıyrılmıştım...
Tazeydi henüz derim...
Bu yüzden acıdı canım...
Biliyorumki isteyerek yapmadın..Aslında bilmiyorum!
Nereden bilecegim ki?
İkimizde hiçbirşey bilmiyorduk...
Bilmelimiydik ya da bilmelimiyiz bilmiyorum...
Hiçbirşey konuştugumuz yolculuklar ve çakıltaşları izin vermemişti...
Bir tesadüftü hepsi...Ama ben tesadüflere pek inanmam...
Sen beni anlamadın..Ben seni bilemedim...
Zaten pek anlatamamki ben kendimi...
Bilmemi istemedende bilememki seni?




2 yorum:

buraneros dedi ki...

Son yazılarındaki şeklin farkıyla şunu farkettim: Satırbaşında hizaya gelmediklerinde cümlelerin yani eski yazılarındaki gibi olduğunda satırların şekli; daha bir anlamlı, daha melodik ve daha sana ait uslupları varmış gibi duruyor ve daha özel yapıyor blogunu sanki. Belki de ben alıştım o hallerine; bu yüzden bana öyle geliyor:))

lilith dedi ki...

=) çok fazla eleştiri aldım ve şu anda toparlayabilmek için ugraşıyorum...
Düz cümle banada çok zor geliyor...Ama çevrem 1 senedir baskı yapıyor..Bırak devrik cümleyi diye =(